1 Şubat 2012 Çarşamba

Oğuz ve Annesinden Alışveriş Tavsiyeleri 1 (Baby&You - Ocak 2011

İlk defa anne olurken, ne kadar çok araştırsa, ne kadar titiz de davrandığını düşünse insan, ancak bebeği ile birlikte kullanırken farkına varıyor, bebeği doğmadan onun için yaptığı alışverişlerdeki yanlış seçimlerin.

Özellikle kocaman bir karınla, maalesef insanın beynine de pek fazla kan gitmezken yanlış seçimler yapabiliyor insan biricik bebeği için. İlk defa anne oluyoruz ve aslında kullanıcı biz değil bebeğimiz. Bebeğimiz, başkaları tarafından çok tavsiye edilse de, bazen bizim onun için yaptığımız seçimlerde çok rahat olamıyor. Bu yüzden Minik Oğuz için bazı elzem alışverişlerde yapmış olduğum hataları paylaşmak istedim sizinle.

Bebek yatağı
Nedense ‘büyüyen yatak’ takıntım vardı. Ablam da yeğenim için böyle bir yatak almıştı zamanında. Bengisu büyüdüğünde de yatağın ayakucundaki çekmeceli, bebek küçükken üzerinde altı değiştirilen bölmeyi söküp komidin olarak kullanılmak üzere bir kenara almış ve daha uzun bir yatak alıp çocuk yatağına dönüştürmüşlerdi yatağı. Bu da bana gayet pratik, uzun vadede ekonomik, dolayısı ile sorgulanmayacak bir seçim olarak gelmişti.

Yatağın parmaklıklarının arasının çok geniş olmaması, kademeli bir şekilde indirilip kaldırılması ve yatağın boyasının kurşunsuz olması gibi olmazsa olmazlara çok dikkat ederek bu standartlara uygun bir yatak aldık. Bebeğiniz için mobilya seçerken özellikle boya konusunda çok sorgulayıcı olmak gerekiyor, zira bebeğin doğrudan soluyacağı ve daha sonraki aylarda da kimi zaman yalayacağı, kimi zaman kemireceği bir madde söz konusu. Maalesef yurdumda bu konuda da mevcut mobilyaların pek çoğunda bir kontrol yok. Size satıcı her ne derse desin, sertifikasını, hangi boyayı kullandıklarını sorun. Hele ki daha kapıdan girdiğinizde mobilyacıda burnunuzu rahatsız eden o keskin boya kokusu varsa, bence daha kapıdan dönün. ‘Yenge daha atölyeden yeni çıktı mobilyalar, birkaç güne dağılıyor bu koku’ laflarına da hiç ama hiç aldanmayın.
Sağlıklı, şık, kaliteli bir yataktı oğlumuza seçtiğimiz; zaman geçtikçe çıktı eksikleri:
Parmaklık yüksekliği sadece iki kademe olarak ayarlanabiliyordu. İlk aylarda sorun yok. Bebek koyduğunuz şekilde kalıyor ve en alt ayarda rahatça kullanıyorsunuz parmaklığı; ama bebek oturmaya başladığında, hatta bu an henüz gelmeden yükseltmeniz gerekiyor parmaklığı. İnanın yataktan düşen bebek sayısı hiç de az değil. Yaklaşık bu dönemde beşikten yatağına alıştırma çabalarına başlamıştık Oğuz’u. Bazen 45 dakika Oğuz bizi yanında tutuyor, ninni söyletiyor, sırtını kaşıtıyordu. (ki Minik Oğuz babası sayesinde kazandığı bu alışkanlığa hala bayılıyor.) Oğuz 15 aylık; hala bazı geceler dönüp duran, kalkmaya çalışan, yorgunluktan kimi zaman pek bir sarsak olan, kimi zaman da yatak içinde bir minik meydan muharebesi çıkartan Oğuz’u devamlı çevirmek, biberonunu tutmak gerekiyor. Bu süreçte yatak parmaklıklarının bir tek yükseklik ayarı varsa beliniz, sırtınız için de ağrılı günler ve geceler başlamış oluyor. Oysa sessiz ve kolayca farklı yüksekliklerde ayarlanabilen bir parmaklık, hem bebeğinizi uyuturken, hem de gün içinde bazı zamanlar yatakta oynarken size çok büyük rahatlık sunuyor (ki maalesef biz bu rahatlıktan mahrum kaldık.)

Büyüyen yatağın ayak ucundaki alt değiştirme ünitesi:
Büyüyen yatak olsun, ayrı bir ünite olsun, ne olursa olsun, mutlaka ve mutlaka kenarlıkları (sağında ve solunda yükseltisi ) olmalı. Bebek mağazalarında yumuşak, ıslaklık geçirmeyen, silinebilir alt değiştirme minderleri var. Çok büyük rahatlık olan bu minderi alt değiştirme ünitesinin üzerine koyduğunuzda kesinlikle kaymamalı. Maalesef bizim seçtiğimiz yatakta, bu bölümde (daha sonra da komidin olarak kullanılacak diye olsa gerek?), yan korumalar/yükseltiler olmayınca altının ve üstünün değişmesinden hiç hoşlanmayan Oğuz ile bu bölüm ilk aylar dışında tam bir kabusa dönüştü. Zaten bir müddet sonra yukarıda alt, üst değiştirmek her koşulda tehlikeli . Kitaplardaki ‘altı değişirken kıvrılıp duran bebek’ tanımına bir de ‘altı değişirken isyan çıkartan bebek’ tanımı da eklenince bu bölüm bizde pek bir erken kullanılmaz oldu. Başka bir fonksiyon için de kullanamıyorsunuz. Çünkü uyandığında ayağa kalkan Minik Oğuz, buranın üzerinde ne var ne yok gecenin karanlığında tombul elleri ile ulaşıp yatağının içine indiriyor. Kafasını bu ünitenin tepesine vurması ise cabası. Çünkü yumuşak bir korumayı büyüyen yatakların ayak kısmının tepesine bağlamanız mümkün değil. Ya çok sakin uyuyan, alt değiştiren, giyinen bir bebeğiniz olacak (yani bir mucizeye tanık olacaksınız) ve bu sorunları abarttığını düşündüğünüz annelere, şu anda da bana hayret edeceksiniz ya da en başından benim onca çabama rağmen yapamadığım akıllı alışverişi yapacaksınız.

Yatak tekstili
Yatak koruyucusu:
Mutlaka ve mutlaka ilk başta alınmalı. Yatağımızı alırken pek bir bilgili İnci Tuncel yetkilisi, ‘canım şimdi lüzum yok aleze, bebeği tuvalete alıştırırken alacaksınız’ demişti bize, ilk günden itibaren en kaliteli bezin bile baş edemeyeceği kazalar olabileceğini bilmeyerek. Sonradan aklım başıma geldiğinde de tek bir çarşaf (ki yatağı tamamen saran, lastikli bir çarşaf olmalı) ile bile yatağı mobilyanın haznesine yerleştirmenin bir işkence olduğunu anladıktan sonra, hem alez hem çarşafla birlikte yatağın mobilyasına giremeyeceğini anladık. Tabi ki yatak ile mobilya arasında bebeğin minik parmaklarını, ayaklarını sokabileceği bir boşluk olmamalı; ama uzman bir bebek mobilyası üreticisi de bir alez ve bir çarşafın gireceği birkaç milime ihtiyaç duyulacağını bilerek üretim yapmalı.

Parmaklık koruyucuları:
Yine hem yatak, hem de tekstil üreticilerinin (ki çoğu zaman ikisini de aynı yerden alıyorsunuz) bilmedikleri, hareketlenmeye başlayan bir bebeğin yatakta yattığı gibi kalmadığı. Bebekler yatağın içinde sürekli bir saat yelkovanı gibi dönüp duruyorlar. Uykularında dünyanın en garip, en sevimli pozlarını sergileyip, koca yatak içinde bir küçük köşe bulup orada büzüşüp kalıyorlar. Kafalarını parmaklıklara bağladığınız tekstillerin içine sokup uyuyabiliyor ve oradan uyku sersemi çıkamayabiliyorlar. Bu durumlar bebeğin ayına da bağlı olarak sevimli, ama bir o kadar da yorucu ve tehlikeli durumlar doğurabiliyor. Bu yüzden aldığınız tekstil; bebeğin sağlığına zararlı olan maddeler içermemeli, alttan, üstten ve ortalardan bağlarla yatağın kenarlarına birçok noktadan sabitlenmeli. Bir sabah uyandığınızda bebeğinizi bağların birkaçını koparmış, kurdeleleri sağmış, iplikler ellerine dolanmış halde bulabilirsiniz, benim sevgili, geceleri pek bir hareketli oğlumu bulduğum gibi.
Tekstilin yüksekliği parmaklığı üst seviyede kullandığınızda parmaklığın bir karış altına kadar uzanmalı, ve dört bir tarafı çevirmeli (sadece üreticilerin bebeğin yatmasını uygun gördüğü baş tarafı değil). Tabi ki dört bir tarafı en tepeye kadar kapatıp, yanlardan hava sirkülasyonunu engelleyecek, bebeği hapsedici bir şekilde de olmamalı. Bağ yerleri kolayca kopmayan, sağılmayan kumaştan olmalı. (Kurdele gibi kolayca dağılan materyallerden kesinlikle olmamalı.)

Maalesef renk, işlemeler gibi konular karnı burnunda heyecanlı bir anne adayının daha çok ilgisini çekebiliyor bu aşamada. Aslında en önemli kriter bebeğin güvenliği ve konforu. Kural şu: Bebek güvenli ve rahat ise anne-baba da rahat! Minik Oğuz doğduktan sonra artık ona yaptırır olduk seçimlerini ve kendisi için çok güvenli ve rahat, bizden çok daha akıllıca seçimler yaptı.

Bir dahaki sayıda puset ve ana kucağı maceralarımızı sizlerle paylaşacağız. Puset deyip geçmeyin, yeni yılda pusetinizi bizi okumadan sakın seçmeyin. Mutlu yıllar…

Minik Oğuz doğunca ne değişti? Herşey + En güzel yeni yıl kırmızı tulumu ile ortalıklarda gezinen bir sevimli bebekle evde kutlanan ve yorgunluktan gece 24:00 zor beklenilen yeni yıl oldu.

Hiç yorum yok: