1 Şubat 2012 Çarşamba

Oğuz 1 Yaşında... (Baby&You - Ekim 2010)

15 Eylül’de Oğuz’un doğum gününü kutladık. Biricik bebeğimiz artık 1 yaşında… Hala dişleri yok ve yürümeye niyeti. Tam ‘emeklemeyen çocuk çabuk yürürmüş’ demeye başlamıştı büyüklerimiz; Oğuz poposunun üstünde burgu gibi dönerek oradan oraya gitmekten sıkılıp emeklemeye karar verdi. Koca salon ona yetmez oldu. Salondan koridora, koridordan mutfağa tehlikeli seyahatlere başladı ve bu gizemli seyahatlerden öyle çok zevk aldı ki sevinç çığlıkları ile evimizi çınlatır oldu. Bu arada her yaramaz adımında arkasına şöyle bir bakıp bizi kontrol etmeye, onu almak için yaklaştığımızı anladığında da poposunu sallaya sallaya hızla emeklemeye, kucağa alındığında da ağlamaya başladı…

1 yaşında oğlum var…
Önünde umarım uzun, sağlıklı, mutlu, hayırlı, sevgi dolu, başarılı bir hayat…

Oğuz’a aile arasında küçük bir doğum günü yaptık. Erken yenilen güzel bir yemek, salonda balonlar, süslemeler, Oğuz mama sandalyesinde yemek masasının yanında, önünde didelenmiş kuzu eti ve pilav… Oğuz 9. ayından beri kendisi yemek yemeğe çalışıyor, akşam sofralarına bizimle oturuyor, yumuk elleri ile pirinçlerin, etin çok azını ağzına götürüyor, pek çoğu üstüne başına gidiyor. Oğuz bu işe bayılıyor. Yemek sonrası açılan hediyeler, kamera çekimleri, gülücükler, öpücükler, oyunlar… 20:30’a kadar zor dayanıyor ve ‘yeter artık, uyutun beni’ ağlaması ile son buluyor Oğuz’un doğum günü…
Son zamanlarda kendiliğinden annesini emmeyi bırakmaya pek bir hevesli Oğuz, biberonunu istemiyor bu sefer yatağında… Uzun uzun emiyor annesini, bir yıl önce bugün kollarımın arasında kaybolan oğlum şimdi kucağıma sığmıyor. Ayağını dayıyor çeneme, çekmiyorum bu sefer. Oğlum benim sıcaklığımı, ben onun sıcaklığını hissedeyim diyorum. Emzirmeyi bırakırken depresyona giren annelerden biri değilim, ailecek birbirimize bağlı ama bağımsız olalım istiyorum. Bir yıllık sıkı bir emzirme yeterli diye düşünüyorum doktorumuz gibi; ama doğum günü akşamı oğlumla kucak kucağa pek bir hoşuma gidiyor bu yakınlık; itiraf ediyorum.
Oğlumu yatağına koyuyorum uzun uzun emzirdikten sonra … Kısacık yanında kalıyorum iyice uykusu ağırlaşana kadar… Yalan! O’nu uykusunda izlemek için, doyamayacağımı bildiğim halde doymaya çalışarak. Altımda bir beyaz eski tabure… Büyükbabamın onu kendi elleri ile yaptığını ve boyadığını hatırlarım, o yüzden de başka bir boyacı eli deysin istemem üstüne… Mutfakta, o taburede oturup anneannemin kızarttığı hamurları ve kendi yaptığı vişne şurubunu içerken, karşı apartmanda balkonda oturan hafif şişman ve nedense elinde hep bir koca süpürge olan yaşlı teyzeye ara sıra baktığımı hatırlarım; şimdi nedense konuşmadığımız, çocukluk arkadaşım kuzenim ile o yaşlı teyzenin aslında bir cadı olduğu ile ilgili o zamanlar çok inandırıcı ve pek ürkütücü hikayeleri birbirimize anlattığımızı...


Oğlumla akşamüstleri camın kenarına oturup camdan gelip geçen arabaları sayarak babamızı bekledik bu bir yılın özellikle son 6 ayında. Oğuz camdan arabalara bakmaya bayılıyor. Oğuz’un altında bir eski sehpa… Eskişehir, Vişnelik Mahallesi 14 numarada, oturma odasında, camın kenarında dururdu o sehpa, ben kendimi bildim bileli. Üstünde bir ‘bal çiçeği’… Gerçek adı da bal çiçeği miydi, yoksa çiçeklerinin dibinden bal verdiği için mi biz çocuk aklımızla ona bu ismi takmıştık bilmiyorum. Gidip gidip parmağımızı çiçeklerinin üstünde dolaştırır, elimize bulaşan balı yalardık. Doğum gününde oğlum o sehpaya oturmuş, o sehpa yine bir cam kenarında, oğlum arabalara bakıyor. O sehpanın cilası bozulmuş, yer yer kalkmış. Yaptırmaya el erdiremiyorum, üstünde anneannemin el emeği örtüsü, belki büyükbabam o bal çiçeğini sularken saksıdan sızan sulardan çatlamıştır diye o çatlakları kapattırmaya kıyamıyorum.
15 Eylül akşamı açmadığı iki gizemli hediye, o eski iki tabure benden oğluma…‘Ben eskiyim demeli’ ikisi de, ‘biz eskiyiz; çatlayan cilalarımız, solan boyamız çok şey anlatır dinlemek isteyenlere…’
Oğlumuza aldığımız hediyelerin kıyafetle ilgili olanları nedense İstanbullu idi… Pek bir yormuştu bizi İstanbul, 5 yıllık aradan sonra ona geldiğimiz şu 2 yıl içinde. Mavi Jeans’in İstanbul serisi çocuk t-shirtlerinden bir seri yaptık oğlumuza; hem babası ile takım giyinsin, zaten beraber pek sevimli olan bu ikili tam bir takım olsun diye, hem de …. bilmiyorum niye? Ve sevgili eşim çok büyük bir jest yaptı bana. Bir gece önce gizlice alışverişe gidip (ki tanıyanlar bilirler eşim alışveriş konusunda kesinlikle dünyanın en hevesli insanı değildir) çok güzel bir kolye almış bana … İstanbul’un tarihi kokan bir tasarım, 3 mercan ile süslenmiş, üçümüzü temsilen… ‘Bakıcı şart’ diye bir yıldır başımın etini yiyen sevgili eşim, 1 yıllık emeğimi (aslında emeğimizi) kutlamak için aldığını söyleyen çok gurur verici bir konuşma ile verdi hediyesini bana. İstanbul bizi çok yordu; ama oğlumuza İstanbul’da kavuştuk ve bu önemli günde İstanbul’un imzası olsun istemiş o da benim gibi. Bilmiyorum belki bu yüzden aslında ‘İstanbul’un bir bebek ve annesine çektirdikleri’ konulu yazımı yazmak için açtığım bu sayfaya hiç plansız bu satırlar dökülüverdi. Kasım sayısına kaldı İstanbul’dan şikayetim. Ayrıca Pedagog Prof. Dr. Norma Razon ile ilk 3 yılın sağlıklı bir çocuğun gelişimindeki önemli ile ilgili söyleşimiz…

Oğuz odasında mışıl mışıl uyuyor… Teyze, enişte ve Bengisu ablayı geçirirken nasıl olsa evde anneanne, dede ve büyükanne var diye kısa bir site yürüyüşüne çıkıyoruz karı koca baş başa, uzun uzun aylardan sonra ilk defa. Nasıl geçti koca 1 yıl?... Oturduğumuz bankta sözcükler olmadan konuşuyoruz sanki… Zira yürüyüş yapamayacak kadar yorgunuz.

Oğuz ile ne değişti? Herşey + çocukluk anılarım daha bir canlanır oldu





Oğuz ve annesinden doğum günü tavsiyeleri
• Özellikle 1 yaş kutlamasını mümkünse evinizde yapın. Mümkün olmuyorsa bebeğin tanıdığı, rahat olduğu ve ihtiyacı olan her şeyin bulunduğu güvenli bir ortamda…
• Davetli sayısını az tutun. Aile içinde küçük bir parti en güzeli…
• Aşırı süsler, yüksek sesli müzik, uğultulu bir kalabalıktan kaçının. Bebekler çok çabuk yorulup, etrafta çok uyaran olduğu zaman huzursuz oluyorlar.
• Balonlar bir doğum günü partisinin vazgeçilmez süsleri olsa da bebek balonları tutup kemirmek istediğinde tehlikeli durumlar doğabilir.
• Pasta kesme, hediye açma faslından önce bebeğin uykusunu almış, karnını doyurmuş, altının kuru olduğundan emin olun. Yoksa en güzel anlar, kamerada mutsuz bir doğum günü bebeği çekimi ile sonsuza kadar kayda geçebilir.
• Siz de bu özel günde çok yorgun olmamak için pek çok hazırlığı bir gün öncesinden bitirmiş olun ki minik bebeğinizin ilk doğum gününün keyfini çıkartabilesiniz.

Hiç yorum yok: