19 Ekim 2016 Çarşamba

Üstün zekalı, üstün yetenekli çocuklar... Gifted and Talented Children 1


                                                                                                     Haziran 2016 / Baby&You
Övünç kaynağı mı, ağır bir sorumluluk mu?..

Fark edilmeliler mi, fark edilince ne olur? Nasıl fark edilirler? Sonuç değişir mi? Değişmeli mi?..

Son zamanlarda üzerinde çok fazla yayın okuduğum, uzmanlarla konuştuğum, kendi kendimi çok sorguladığım bir konu... Bu konuda iki farklı görüş var:

-          İlk görüş: İngilizce’de bu görüşü çok güzel açıklayan bir ifade var: ‘So what?..’ Tam olarak ifadenin hakkını vermese de ‘Eee, ne olmuş, ne fark eder?’ olarak çevirebiliriz. Kısaca der ki: ‘Çocuğun üstün zekalı / yetenekli olduğunu öğrendik. Eeee?... Ne değişecek ki?!’

Sağlıklı, mutlu ve normal olması dışında ne bekleriz ki çocuklarımızdan?

(Çok dillendirmesek de içten içe aslında bütün bunların yanında çalışkan ve başarılı olmalarını da beklemiyor muyuz? Hadi anneler-babalar-öğretmenler, itiraf zamanı!)

IQ (zeka) testlerine ne kadar güvenilir, bir test kompleks insan zekasının ne kadar aynası olabilir? sorusu ise  başka bir yazının konusu.

Bu yazının tek amacı, ‘Üstün zeka ve/veya yetenek fark edildi, eee ne oldu?’ Bunun yanı sıra ‘Bu özellikler fark edilmedi, ne olur?...’ sorularını değerlendirmek. Bu noktada ikinci görüş gündeme geliyor.

-          İkinci görüş: Üstün zeka ve/veya üstün yetenek fark edilmeli ve saptanmalıdır. Çünkü üstün zekalı / yetenekli bir çocuk ‘normal’ bir çocuk değildir. Ondan normal olmasını beklemek, ona verilen yeteneğin görmezlikten gelinmesi, çocuğu olduğu gibi kabul etmemek demektir.

Çocuktan da bunu önemsememesini, içinden gelen sesi dinlememesini, potansiyelini bastırmasını istemek anlamına gelir.

Aynı görüş, eğitim sisteminin ‘normal’ olarak değerlendirilen zeka ve yetenek tanımından yola çıkarak, daha doğrusu bu dağılımdaki çocukların ihtiyaçlarına ve gelişimlerine hizmet edecek şekilde tasarlandığını söyler. Bu bütün dünyada böyledir. Türkiye’de, İsviçre’de, Birleşik Arap Emirlikleri’nde de, Amerika’da... Uygulamalarda ülkelerin farkları ortaya çıkar.

 Öğretmenler üstün zekalı / özel yetenekli çocukların önemli, ayırt edici özelliklerinin farkında mı?

Uzmanlar İngilizce’de terminolojiye ‘teacher pleasers’ olarak geçen öğrenciler konusunda öğretmenleri uyarıyor. Bunlar öğretmeni mutlu eden, sınavlarda başarılı olan öğrenciler. Bu öğrenciler ile üstün zekalı programına dahil olacak öğrencilerin karıştırılmaması gerektiğinin altı çiziliyor. Tabi bu noktaları tartışan ülkeler, üstün zekalı / yetenekli çocukları için okullarında özel programları ve bu konuda devlet politikaları olan ülkeler.

Bu çocukların beyin MR’larına bile bakıldığında normal çocuklardan ne kadar farklı oldukları açıkça gözükürken, normal çocuklar için tasarlanan bir eğitim sisteminde başarılı ve mutlu olmalarını beklemek haksızlık olmaz mı? Zihinsel açlıklarını doyurmaktan son derece uzak bir program için saatlerce kuru bir sandalyede sıkılmadan oturmalarını beklemek biraz insafsızlık olmaz mı?

Hat safhada bir mükemmelliyetçilik anlayışı, özellikle küçük yaşlarda, anaokulu ve ilkokul çağlarını düşündüğümüzde, bilgiye doymayan bir beyin ama beynin hızına yetişemeyen minik parmaklar... Makas tutma kabiliyeti, aynı sıkıcı cümleleri tekrar tekrar yazarken sıkılması konusunda öğretmenden gelen ihtarlar. Zaten küçücük yaşta kendi kendine okumayı öğrenmiş bir çocuktan ‘...Ama  ilkokul 1. sınıfın programı bu, seslerden hece, hecelerden kelime, kelimelerden cümleler kuruyoruuuz.’

Yahu bu çocuk, ilkokuldan önce dünyanın oluşumunu merak etmiş, fikirler üretmiş, okumuş bitirmişti. Gayzer patlamalarını okuyordu. Ece, Lal el-ele, el-ele E-ce el ele’yi defalarca yazması yazık günah değil mi? Öğretmenlerin bu çocukları fark etmek konusunda eğitilmiş olması gerekmez mi? Okullarımızdan, hele ki servet ödediğimiz özel okullardan bir gıdım farkındalık, bilgi vs... beklemek bu çocukların hakkı değil mi?..

Çocuk disleksi...  IQ yapmış 147... Resim koyman lazım kardeşim ‘a-ra-ba’nın yanına. Seslerden, heceleri, hecelerden kelimeleri  görmüyor o beyin. Kızcağız zaten tek tek sesleri değil, bütünü görüyor; senin sittin sene bakıp göremeyeceğin, görsen çözemeyeceğin konuları çözüyor. ‘Ay ama resim koyamıyoruz. Sistemimizde yoook.’ Yılda 45.000 TL almak var ama sisteminizde.

Sonra Pisa skorlarında çakıyor ama ülken. Memlekette bu konuda kanun da var hatta, ama uygulaması olmadığı ortada. Vicdan da mı yoktur, öğretme isteği de mi yoktur?.. Sözün bittiği yerdir.


Öğretme şevki, zevki, vicdanı olan tüm öğretmenlerimizi, bu eleştirilerin dışında tutuyor, öğretmen torunu ve öğretmen çocuğu olarak sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Yazın sıcak günlerinde zaten çok fazla tatil yazısı okuyacağınızı düşünerek tatil aylarında da üstün zekalı / yetenekli çocukların eğitimi konusuna  devam edeceğiz.

Hiç yorum yok: