Türkiye’de okullar
hala tatilken ve havada güzel bir serinlik hissedilmeye başlamışken, Dubai’de
470’de Ağustos’un sonunda okulumuza başladık. İlk haftaya olanca
hızı ile başlayan okulumuzda sınıf başkanlığı seçimleri olacağı söylendi. ‘Adayların seçim konuşma hazırlaması gerekiyor.’
diye bir mail geldi ve Oğuz, ‘Ben de aday olmak istiyorum.’ dedi...
Başkanların her salı günü okul sonrasında komite toplantısına
katılması gerekiyor, dolayısı ile Barcelona’da futbola katılamayacağını
söyledim. Aklımca ‘aday olmasın’ diye ikna etmeğe çalışıyorum. Amacım eğitim
dilleri Fransızca, İngilizce ve Arapça olan bir İsviçre Okulu’nda 7 yaşının
başında 3. sınıfı okuyan oğlumu, hem bir koltukta 3-4 karpuz taşımaya çalışırken
5. karpuzun yükünden kurtarmak, hem de kazanamazsa yaşayacağı hayal
kırıklığından korumak.
‘En önemlisi katılmak istemen, kazanabilirsin,
kaybedebilirsin... Her iki durumda da üzülme, Barcelona’da futbol
oynayamayacağım diye ya da seçilemedim diye...’
‘Olsun.’ diyor. ‘Geçen sene de katılmıştım ama kazanamamıştım.
’ Geçen yıl okuldan eve bilgi maili gelmemişti. 2. sınıflara bir başkan
seçildiğini duymuştuk, onu da kızların ezici çoğunluğu ile Jude kazanmıştı. Ama
güzel oğlum ne adaylığından bahsetmişti, ne de kazanamamasından... 6 ay sonra
anlattı bize. Daha başka kim bilir neler neler var, kalbinde, anılarında...
başka bir 6 ay sonra anlatacağı, belki 6 yıl sonra, belki de hiç bir zaman. Ve
işin en komik, tatlı kısmı; o seçimlerde 3 kişi aday olmuş: Jude, Oğuz ve Alexandre... Ve Oğuz oyunu
Alexandre’a vermiş.
‘Oğlum, hiç kendi aday olduğun bir seçimde başkasına oyunu
verir mi insan?!..’ Benim tatlı oğlum verir. Açıklamalar şöyle...
1.
Oylama gizli de olsa düşünmüş ki ‘Kendi
kendimize oy vermemiz doğru olmayabilir.’
2.
Alexandre çok sevdiği bir arkadaşı... ‘Hiç
olmazsa erkeklerden biri olsun başkan.’ demiş.
Barack Obama’yı başkanlığa taşıyan 5 dakikalık konuşmasını
izledik internetten. Sonra kendisininkini hazırladı. Okulunu daha da iyi bir
okul yapmak için aday olacağını anlattı. Ona katkımız şöyle oldu...
- Herkesin bazı vaadleri olacak. Seçim ister sınıfta,
ister ülkelerin yönetiminde olsun her başkan adayı vaadlerde bulunur. Bazıları
boş vaadde bulunur, yapıp yapmamak umrunda değildir, sadece amacı başkanlığı
almaktır. Bazıları hatta hediyeler dağıtır. Bu ikisi de doğru davranış
değildir. Bazıları da sadece oy ister, ama başkan olursa ne yapacağından
bahsetmez, böyle bir hazırlığı, planı da yoktur zaten.
Ülkesi için hayalleri olan ve bu hayalleri nasıl gerçekleştireceğini
bilen, iyi hazırlanan ve çok çalışan başkanların ülkeleri mutlu, güvenli,
zengin oluyor. ‘Ama o zaman çok kolay...
İnsanlar hep iyi başkanları seçer...’ dedi Oğuz. Her zaman en iyi
başkanlar seçilmiyor malesef. Daha çok hediye veren, daha iyi kampanya yapan,
daha ikna edici konuşan insanlar daha çok oy alabiliyor...
Ve... okulumu daha da iyi nasıl yaparım üzerinde çalıştı
günlerce. Şeyh’imizin vizyonundan yola çıkarak ‘Mutlu çocuklar, başarılı
öğrenciler olur...’ dedi ve hava
sıcaklığının 400’nin üstünde olduğu bir ülkede uzun tenefüs
saatlerini değişik ilgi alanlarına sahip arkadaşları için nasıl daha ‘cool’, eğlenceli hala getiririm diye bir
plan yaptı. Sporseverler, biliminsanları, sanatçılar ve müziksever arkadaşları
için, yani bütün sınıfa uygun bir plan hazırladı. Slogan buldu. Poster
hazırladı ve ‘Beni seçersen sana şunu, bunu alırım’ diyen posterlerin yanına değil
sınıfına astı posterini.
Öğretmeni dedi ki ‘İnanılmaz güzel, çok iyi hazırlanmış bir
konuşma yaptı, Oğuz.’ Öğretmeninin bu övgüsü ile ilgilenmeden hemen ilerledi
koridorda... Arabaya bindik. Çok sevdiği CD’ler için ‘Bugün dinlemek
istemiyorum. Sadece dinlenmek istiyorum.’ dedi. ‘Bravo oğlum, ne kadar beğenmiş
öğretmenin konuşmanı...’ dedim. Umru bile olmadı. Akşam babası yarın mı olacak
oğlum seçimler deyince ‘Bugün oldu bile. Alexandre kazandı.’ dedi. (Arabada
annesi ile paylaşmadı, babasına anlatmak istedi...)
Ertesi gün Oğuz’u sınıfa bıraktıktan sonra Alexandre’ı
gördüm. Tebrik ettim. O da bana ‘Oğuz çok güzel bir konuşma yaptı. Ama ben
sınıf arkadaşlarım ile öğretmenler arasında bir köprü olacağımı söyledim. Bu
başkanın görevidir bence.’ dedi. Yan taraftan her daim Oğuz’un bir numaralı
avukatı Adam fırladı: ‘Oğuz da sınıfın sorunlarını öğretmenlere iletebilir. Ama
onun fikirleri ve projeleri de vardı.’
‘Haklısın.’ dedi Alexandre. ‘İlginç fikirleri vardı. Ben de
bazılarını komite de iletebilirim sanırım. Beni tebrik ettiğiniz için
teşekkürler.’ dedi bana ve sınıfa girdi. (Bizim millet olarak pek çocuklarımıza
kazandıramadığımız olgunlukta bir konuşma gibi geldi bana...)
Haftasonu gittiğimiz doğumgününde Oğuz’un başka bir arkadaşı
yanıma geldi. ‘Biliyor musunuz, ben seçimlerde oyumu Oğuz’a verdim. Ama çok
üzüldüm, sadece bir farkla kaybetti. Alexandre 9, Oğuz da 8 oy aldı. Oğuz’un
projeleri muhteşemdi. O seçilseydi bizim için çok iyi çalışacağına emindim.’ dedi.
Evde Oğuz’a ‘Seçimlerde ne kazandın?’ dedik. ‘Kazanamadım, dedim
ya size!’ dedi.
-
Seni ne kadar çok seven, sana inanan, güvenen
arkadaşların olduğunu öğrendin.
-
O kadar güzel bir konuşma ve proje hazırladın ki
öğretmeninin takdirini kazandın.
-
Önemli olan fikirlerindi; bu fikirleri duyurdun.
-
Her zaman olduğu gibi centilmence yarıştın.
Ve bunlar şu anda pek çok ülkenin koca koca başkanlarının
hiç sahip olmadığı kazanımlar, biliyor musun?
Oyunu bu sefer
kendine vermiş benim çalışkan, küçük, koca yürekli, tatlı oğlum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder