Temmuz 2016 / Baby&You
‘Okullar
çocukları eşitleyemez, okullar sadece fırsatları eşitleyebilir. Bazı çocuklara
kapasitelerinin tamamını kullanma fırsatı verilirken, diğerleri için kapasitelerinin sadece bir bölümünü çalıştırabilecekleri
bir okul ortamı son derece adaletsiz değil midir?..’
(The Child, His Nature and Hid Needs, Leta
Stetter Hollingworth)
Geçen sayımızda üstün zekalı , üstün yetenekli çocukların fark
edilmesinin önemine ve öğretmenlerin oynadığı kilit role değindik.
Akıllara şu soruların gelmesi çok doğal:
-
Ya öğrencim, çocuğum testlerde potansiyelini
gösteremiyorsa?.. Sonuçta IQ testi
denilen kavram 1-2 saat dilimine sığdırılmış bir sınav.
-
Ya öğrencim, çocuğum son derece içine kapanık,
utangaç bir çocuksa? Bir odaya girip,
bir yabancının ‘Hadi bakalım, şu
blokları şekle göre yap, şu kodları çöz?..’ sorularına, süre tık tık işlerken
‘Evet, işte beklediğim fırsat! Dünyaya kendimi göstermem gerekli, farkındayım.
Beynimin ‘on düğmesini açıyorum veee başlıyorum...’ diye katılmıyorsa?..
-
Ya çocuğun ana dilinde değilse bu testler?..
-
Çocuğun okuma-yazma konusunda farklılığı, özel
durumu varsa (disleksi, vs...)?
-
Biliyoruz ki IQ testlerinde bazı bölümler özellikle
8 yaşından sonra kültürel temalara yönelik sorular. Dolayısı ile testin çocuğun
kendi dilinde ve kendi kültürüne yönelik olarak yapılması çok önemli.
-
Ve... tabi ki eline her IQ testi alan kişi bu
testi uygulayamaz. Psikoloji eğitimi almış ve bu alanda uzmanlaşmış olmak
gerekli. Çünkü iş, çocuğun cevaplarını cevap kağıdına işlemek ile bitmiyor.
İşte zaten tek başına bu testler her zaman yeterli olmadığı için
ülkeler öğretmenlerini üstün zekalı ve yetenekli çocukları saptamaları
konusunda eğitiyor. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde Hispanik kökenli
çocuklarda üstün zekanın standart IQ testleri ile saptanması çok zor. Bu
çocukların anadili İspanyolca, farklı bir kültürden geliyorlar. Anadili
İngilizce olan çocuklara göre standart testlerde pek fazla şansları olmayacağı
düşünülerek, Hispanik kökenli çocuklarda üstün zeka ve yeteneğin fark
edilebilmesi ile ilgili olarak öğretmenler eğitiliyor. Özellikle bu çocukların
yoğun olarak yaşadığı eyaletlerde devletin bu konuda bütçesi, programları ve
destek mekanizmaları var.
Sonuçta hangi ülkede olursanız olun öğretmenin rolü çok önemli. Bir kitap okuyorum... Diyor ki ‘Her öğretmenin
sınıfında böyle bir çocuğun olmasından mutluluk duyacağı yanılgısına
kapılmayın. Unutmayın ki bu çocuklar öğretmenin üzerinde ekstra yük olabilir. Belki
öğretmen bu çocuklar karşısında kendini farkında olarak ya da olmayarak eksik
hissediyor ve bu çocuklara karşı devamlı savunmada oluyor...’
Bu noktada anne-babalara çok önemli sorumluluklar düşüyor. Çocuklarımız o kadar değerli ki, eğitimleri, gözü
kapalı olarak başkalarının eline bırakılamayacak kadar önemli.
Üstün
yetenekli, üstün zekalı çocukların gerçekleri ...
Fazlası ile hassaslık, yüksek düzeyde farkındalık, yaratıcılık
için içten gelen bir zorunluluk...
Kompleksiteye duyulan açlık... (Bu çocuklar etraflarındaki,
dünyadaki kompleksiteleri fark eder... Pek çoğumuzun hayatını karartan
kompleksiteler onlar için ilginç ve anlamlıdır.)
Gerçek kalitenin bilincinde oldukları için engel olamadıkları,
onları da etraflarını da çok yoran mükemmelliyetçilikleri...
Söylenmeyen, ima edilen, bir bakışta gizlenmiş mesajları okumak konusunda
Allah vergisi bir hassasiyet...
Bu
çocuklar ile çalışan uzmanların ortak olarak söyledikleri...
Özellikle had safhada mükemmelliyetçi olanlarda, eğitimcilerin
veya ailelerin imaları onların kendilerine olan güvenlerinde onarılmaz yaralar
açabilir. Ne acıdır ki bunca zeka ve yeteneğe karşı bu çocukların çok büyük
bölümü çok güvenli değildir.
Bu çocuklar kendilerini çok iyi gizleyebilir.
İlginçtir ki toplumun zeka
ve yetenekler alanında %5’lik en üst diliminde olan bu çocukların malesef yarısından çocuğu okulda başarılı değildir.
Demek ki sadece fark etmek, seçmek de yetmiyor... ‘Farkındayım
sınıfımda üstün zekalı bir çocuk var. Ama yapacak bir şeyim yok, bu konuda
okulumda bir çalışma yok.’ diyecek son derece iyi niyetli ve çaresiz
öğretmenlerimiz de var. Bu konuda farkındalığı arttırtmak, bol bol tatil
yazısından sıkılıp başka konular okumak isteyen anne-babalar için bir sonraki
sayımızı takip edin lütfen...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder