Eylül 2016 / Baby&You
Günlerden 16 Haziran,
haftaya Perşembe günü okulumuzun son günü. Bu yazı yayınlandığında çok ama çok
hevesle beklediğimiz Türkiye yaz tatilimiz gelmiş ve geçmiş olacak... Öyle
tahmin ediyorum ki biraz hüzünle İstanbul’umuzdan ayrılıp Dubai’ye gelmiş
olacağız...
Dubai’de evimizde gece yarısı olacağız (inşallah). Ertesi
sabah okulun ilk günü... (Türkiye’de okullar hala tatil olacak. Oğuz, ‘Ama
haksızlık!’ diyecek.) Okulun ilk günü, nasıl olsa yarım gün ve yeni öğretmenlerle
tanışma şeklinde geçecek bahanesi ile son güne aldık uçağımızı. ‘Bir gün daha
fazla İstanbul’da kalmak kardır.’ diyerek. Hava sıcaklığı 500’ye
dayanmış; hissedilen sıcalık ise nemin ve İstanbul’dan yeni dönmüş olmanın
etkisi ile sauna boyutunda olacak.
‘İnşallah’ın anlamı Orta Doğu’da farklıdır. Türkiye’deki
gibi ‘Allah izin verirse’değil!
‘Belki oluur belki olmaz, belki yaparım, belki canım istemez
yapmam, o andaki duruma, ruh halime, hava sıcaklığına, nem durumuna göre
değişir... veya bahanesi hava değil sadece damarlarımda akan Orta Doğu kanıdır.’
Gerçi bu coğrafyada özellikle uzun süre yaşamış Avrupalılar’da da bu ‘İnşallah
ruh hali’ oldukça yaygınlaşmıştır. Adapte olmasanız, değişmezseniz
yaşayamazsınız zaten. Yaşayabilseniz de sık sık burnunuzdan gelme durumu ile
karşılaşabilirsiniz. O durumla her şekilde karşılaşıyorsunuzdur da, kabullenirseniz,
beklentilerinizi buna göre ayarlayabilirseniz;
kan basıncınız normal, uykularınız daha düzenli olacak ve saçınız daha
az dökülecektir. O saçlar elbet tüm Biotin vitaminlere, filtrelere ve özel
şampulanlara rağmen zaten dökülecektir; ama alışırsanız kel kalma riskiniz
azalır. Zira Dubai’de yaşayan kadınlar suyun ve stresin el ele vermesi ile
ciddi bir kel kalma ya da az saçla yaşama tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Umulur ki yokluğumuzda evde herhangi bir şey ters gitmiş
olmasın. Klimalar 200’de ayarlanmış olarak bırakılacak tabi ki. Zira
aksi takdirde (şaka maka değil), nemden bütün eşyalarınızı su ve küf içinde
bulmanız garanti. Sıcaklardan evi basacak haşarat cabası... Tüm lavabo
delikleri, küvet, duş giderleri sıkıca kapatılacak!
Umulur ki döndüğümüzde ummadığımız bir delikten bir geko
(bir çelit kertenkele) ailesi eve girip yerleşmiş olmasın. (Zira geçen gün
Oğuz’un ‘Acil durum!’ diye bağırması ilk defa gerçekten de bir acil durumu haber veriyordu. Odasında
tavanda bir geko dolaşıyordu. ‘Acil durum’ Oğuz’un dünyasında, ipad’in şarjının
bitmesi, legosunun tam son parçayı takarken parçalanması şeklinde oluyor
genellikle.)
Umulur ki biz tatildeyken yağmur yağıp evi sel basmasın. ‘Yaz
vakti çölde yağmurun işi ne?’ demeyin. Havalar çok kötü giderse rahatlatmak ve
sapsarı kumların kapattığı göğün maviliğini bir zerre olsun ortaya çıkartmak
için bir yağmur bombası atılmış olabilir. Bomba biraz güçlü ise sel basacağı
garantidir. Zira bu kış dünya televizyonlarında da çıkan ‘Dubai’yi sel bastı!’
haberleri sırasında, Oğuz’un annesi koca araba yarı beline kadar su içinde
saatlerce okul yolunda trafikte kalmıştı.
Eve kavuşursunuz; ‘Of be, şükür...’ derken girişte birden
ayağınız kayar. Zira evi su basmıştır. Üst kattaki merdivenlerden bir ırmak
yatağını bulmuş salona doğru şakır şakır akmaktadır. Her yer acil durum halinde
olduğu için ustalar gelemez. Evde ne kuru havlu kalır, ne çarşaf. Çölün
ortasında hem dışarıda, hem evin içerisinde sel baskını da yaşamak vardır
kaderde. Allah beterinden saklasın. Bu arada baba İstanbul’dadır. Arnavutköy
Sütiş’te güneşli ama hafif serin, şahane bir İstanbul havasında çektirdiği
menemen ve çaylı kahvaltı fotoğraflarını yollar. Biz de ona selde kalma
fotoğraflarımızı!..
Dubai’de evlerin su boruları ilginç bir şekilde
bağlanmıştır. İnsanın içindeki meraklı ve kızgın ses der ki kırsam şu yerdeki
karoları da görsem altındaki labirenti...
Hangi akıl, akıl etmiş, icat etmiştir ki, bütün evlerde ve 5 yıldızlı
otellerde sistem hep aynıdır... Mesela banyonuzda bir duş ve bir de küvet varsa
ve küveti doldurup köpük banyosu falan yapmaya niyet ettiyseniz (Annede nerede
öyle bir keyif zamanı, köpük banyosundaki Oğuz tabi ki!) bilin ki küvetteki o
köpükler nasıl oluyorsa duşun ve/veya banyo zemininin gider deliklerinden öyle
böyle değil çıkacak ve hatta taşacak ve illa ki ayağınızı kaydıracaktır.
Aynı mantıkla tuvaletlerin borularının da bağlantısının
yapıldığını düşünürsek... bahçedeki kanalizasyon borularından biri tıkandı ya
da kırıldı ise, herşey bir masum sifon dokunuşu ile geri tepecek, siz misafir tuvaletinizde çığlık çığlığa
bağırırken, Oğuz da diğer tuvalette ‘imdaaaat’ diye bağıracaktır. Zira aynı
zamanda diğer odanın da tuvaleti taşıyor olacaktır. Eve gelen ustalar taşan
tuvaleti tamir ettikten sonra o çıplak, vıcık vıcık ıslanmış ayakları ile biraz
sonra başka evlere girecektir. (ya da aslında sizin evinize de o ıslak
ayaklarla gelmişlerdir zaten. Tavsiyem ustalara asla ayakkabı çıkarttırmayın.
Asla! Gerçi illa ki, yine de çıkartacaklardır.)
Buralarda fazla düşünmeyin, gözünüzü kapatın, geçin. Dahası
köpüklü bir Türk kahvesi hazırlayıp bahçeye çıkın. Her şeye rağmen güzellikleri
görün. Mesela çölün ortasında bir Golf Kulübü’nde yaşamanın zevkine varın. O
sırada golf sahasında ilaçlamaya denk gelin. Bahçenize doğru kaçan milyonlarca
sinek ve benzeri yaratık saldırısından kaçmak için kırık kanalizasyon
borusundan evinize kaçan böceklere karşı ilaçlattığınız evinize geri dönün. Bu
arada Oğuz ve baba, Wild Wadi su kaydıraklarında keyif yapıyor olsun. Aman
keyifleri yerinde olsun. Zira ailece facia yaşamanın kimseye faydası yoktur.
Merhaba Dubai! Bir sonraki sayıda Dubai’de yaşamanın ve
burada çocuk büyütmenin avantajlarından bahsetmek üzere hoşçakalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder