Çocuklarımıza,
‘bedenlerinin kendilerine ait olduğunu’ ve ‘Hayır!’ demeyi öğretmeliyiz.
Çocuklarımız
kendilerini tehlikelere karşı korumak için gerektiğinde avazı çıktığı kadar
bağırmayı bilmeliler.
Çocuklar
herkese kendini öptürmek, sevdirmek zorunda değil.
Babaanne, komşu teyze çocuğu öpmek istiyor; çocuk kendini öptürmek
istemiyor. ‘Aman babaanne, komşu teyze kırılmasın...’ diye çocuğun ‘hayır’ deme hakkını,
‘istemiyorsa, istemediği kişiye kendini öptürmeme’ hakkını elinden alıyoruz.
Zorbalık yapan arkadaşlarına,
yabancılara, tehlikeli dünyaya karşı ‘güçlü bir hayır’ı olsun istiyoruz, ama
biz kendi ailemizde, anne baba olarak çocuklarımızın ‘hayır’ını çoğu zaman
duymuyoruz. Büyüklerin duygularını daha önemli buluyoruz, daha da ötesi kimi
zaman çocuklarımızın duygularını pek de umursamıyoruz.
Çocuğun
‘hayır’ını cılızlaştırıyoruz.
Çocuk ‘Doydum!’ diyor. Ağzına zorla son kaşığı tıkmaya
çalışıyoruz. Ne yazık ki çocuğumuzu en içten annelik duygusu ile beslemeye
çalışırken ona aslında ‘Sen daha çocuksun. Doyup doymadığını bilemezsin.
Kararlarını kendin veremezsin. Büyükler daha güçlüdür ve her zaman onların
istediği olur.’ mesajını veriyoruz. Çocuğun ‘Hayır’ını duymuyoruz,
cılızlaştırıyoruz.
Çocuklar dudaktan
öpülmemeli.
Kendi çocuğum değil mi? Canım öyle istiyor. Dokuz ay karnımda taşıdım,
biraz da keyfini süreyim... Şimdi öpmeyeceğim de el kızı, el oğlu aldığında mı
öpeyim?.. gibi saçma sapan, bencil, sorumsuz düşüncelerin varsa önce silkin ve
anne-baba olma sorumluluğu ile davran. Sen annesi, babası olarak dudağından
öpersen, amca oğlu, hala kızı, arkadaşı, sokaktaki sapık... öpmeye kalkınca
dudağından bunun yalnış bir şey olduğunu 4-5 yaşındaki çocuk nasıl anlayacak?..
Çocuğun
üstü başı, hele ki iç çamaşırı ulu orta yerde değiştirilmemeli.
Çocuk böylece bedenini koruması gerektiği, bedenine kimsenin
bakamayacağı mesajını çok küçük yaşlardan beri anlamış olur. Çocuk Bedenime
Dokunma Derneği’nin websitesindeki bazı haberleri, paylaşımları okudum, yüreğim
ezilerek. Hep aynı noktadan başlıyor, ‘... İlk başlarda anlayamadım... Rahatsız
oldum, ama tanımlayamadım...’
Benim en sinir olduğum şeydir, kız veya erkek çocukların sahil
mekanlarında çırıl çıplak dolaştırılması, denize sokulması. Niye ki? Mayon
nerde, yok mu kilodun, şortun?.. Ortalıkta sapık çok, bu bir gerçek. Çocuk
nasıl öğrenecek bedenini korumayı, anne sahilde çırıl çıplak oynatıyorsa? Hiç
unutmam yıllar önce Şile taraflarına gitmiştik arkadaşlarımızla. Oğuz henüz
doğmamıştı. Arkadaşımızın oğlu 6 yaşlarındaydı. Denize girmek istedi. Anne bir
güzel çocuğu soydu ve sahile salıverdi. Etraftan bir teyze ‘... Ama kızım ayıp
değil mi?...’ deyince anne bir de üste çıkıverdi. ‘O daha çocuk!..’
İyi
dokunuş, kötü dokunuş?
Bloglarda, araştırmalarda bu konu ile ilgili epey yayın okudum. Şu
ortak hatayı görüyorum. Çocuk demiş ki ‘...ama biz okulda birbirimize
dokunuyoruz.’ O zaman da ‘iyi dokunuş, kötü dokunuş arasındaki fark
öğretilmeli’ deniliyor. ‘Hoşlanmadığın dokunuşlar kötü dokunuştur. Yabancıların
dokunuşu kötü dokunuştur.’ diye anlatılan yazılar okudum, sinirim kalktı.
Elbette iyi dokunuş, kötü dokunuş vardır. Bir annenin çocuğununun saçını
okşaması, yatarken sırtını sıvazlaması iyi bir dokunuştur elbette. Ama hoşlanma,
hoşlanmamayı işin içine sokunca mesajlar karışıyor, ‘tehlike algısı’ azalıyor.
‘Hoşuna gidebilir, ama iyi bir dokunuş
değildir!’
‘Sevdiğin, güvendiğin bir
arkadaşından, hatta bir büyüğünden bile tehlike gelebilir!’
Ne yazık ki çocukları
istismar eden kişilerin %90’ı aile içinde veya çocuğun tanıdığı ve güvendiği
kişilerdir.
‘İyi sır,
kötü sır’ çocuğa öğretilmeli. Peki nasıl?..
Arkadaşına, annene, babana bir hediye aldın, süpriz bir doğumgünü
partisi düzenledin. Bunu kutlama zamanına kadar söylememek ‘iyi sır’dır. Çünkü
söylendiğinde heyecanı kaçar.
Herhangi biri, seni üzdü, rahatsız etti, zorla birşey yaptırdı.
‘Bunu sakın kimseye söyleme!’ dedi. Bu kötü sırdır. Anne, babadan kötü sır
saklanmaz. Kötü sır saklamak seni daha çok üzer, sana zarar verir.
Ne yazık ki taciz her yerde olabilir, her yaşa, her yaştan
gelebilir; aile içinde, okulda, gezide, hastanede, kilisede, camide,
bakımevinde... Çocuklarımızı tacize karşı bilinçlendirmeli ve onlar ile
iletişim kanalarını her daim açık tutmalıyız. Onların değişen davranışlarının
kötü bir şeylerin habercisi olabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder