Oğuz doğduktan sonra neler
değiştiğini yazmışım 2011 yılı Temmuz ve Ağustos sayılarında... Tatiller,
çantaların, bavulların içindekiler. İnsan da değişiyormuş meğer; çantaların,
bavulların içine konulanlar değişirken, bir çocuk doğarken ve büyürken...
İnsanın ne kadar az uyku ile ne kadar uzun süre dayanabileceğine
ilişkin sanki bir sınav başladı. Nasıl bir duyguydu ‘Annneeee...’ diye bağıran
bir canavar olmadan uyanmak? Unuttum. Sabahları kolay kolay toparlanamayan bir
insan olarak tam ‘Rahat ettik.’ diyorduk ki
4,5 yaşında ‘karanlık, hayalet ve canavar korkusu’ ile sanki yeni doğan
uyku düzenine dönüverdik. Dünyanın en tatlı sesi, annesinin yanına gelmesinin
verdiği rahatlama ile ‘Hadi sokulalım.’ deyince katlanıyor demek insan.
İki ay öncesine kadar epey bir zayıflamış, hatta tartıda gördüğüm
kiloda sabitlendiğim hayaline kapılmıştım. Yaş 35’i geçince insanın vücudu çok
hain olmaya başlıyor. Allah beterinden saklasın, ama vücut ufak tefek arızalar
yaratıyor, daha çok şarj edilmek istiyor. Hele bir de hamilelik kilolarınızda
uzunca bir dönem kaldıysanız, en ufak bir gevşemede ibre hemen o uzun dönem
kilosuna doğru tırmanıyor. Tehlike çanları çalınca geçen gün sahilde 8 km
yürümüşüz Oğuz’un eski okulundan bir arkadaşımla. Anne olduktan sonra yeni
sosyal çevrenizi çocuğunuzun arkadaş çevresinden oluşturuyorsunuz doğal olarak.
Ve yine doğal olarak bu yeni arkadaşlar ile daha çok görüşülüyor. Ortak konular
bolca olup, çocuklardan konuşa konuşa 8 km. bir çırpıda yürünüyor.
Bu yeni insanlarla ‘anne’ rolünüzle tanışıyorsunuz ve
kaynaşıyorsunuz. Ne siz onları, ne de onlar sizi eski kimliklerinizle tanıyor.
Evlendikten sonra insanın nüfus cüzdanı değişiyor; memleketiniz her nedense hiç
bilmediğiniz ve belki de hayatınız boyunca hiç gitmeyeceğiniz bir yer
oluveriyor.Evlilik de elbette sizi değişik şekillere sokmaya çalışıyor. Evlenince
bocalamayan var mı bu yeni şekillerde, normlarda?.. Aksini iddia eden varsa
kesinlikle yalan söylüyor. Ama ancak ‘anne’ olunca ‘başka bir insan’
oluyorsunuz. Evlendiğinizde memleketinizi, soyadınızı zorla değiştiren sistem, hayatınızın
en büyük değişikliği olduğunda nüfus cüzdanınızda hiç birşeyi değiştirmiyor
nedense. Ama o küçük, ağlayan,
pırtlayan, kimi mis, kimi kusmuk ve kaka kokan yeni varlık sizi tamamen, geri
dönüşü olmayacak şekilde başka bir insan yapıyor.
8 km’lik parkurun sonunda anne, uzaktan üniversitedeki kulüp
arkadaşını görüyor. 20 yıl önce kendisine baktığında görmekten korkacağı, ama
şimdi çoğu zaman çok güzel ve anlamlı bulduğu bir hayatı yaşıyor. Ama 20 yıl
öncesi ile yüzleşmekten korkuyor. Görseydi beni arkadaşım, kocasının kariyerini
desteklemek için Ebru’nun kendi kariyerini bırakıp ordan oraya gittiğini ve
sonra ‘bir oğlan anası’ olduğunu, şu anda ilkokula kayıt yaptırmaya gittiğini
ve çoook yorgun olduğunu, bunun nedeninin de az önce yürüdüğü 8 km olmadığını
tahmin edebilir miydi? Hatta o anda kafasından şu düşüncelerin geçtiğini ve bu
düşüncelerle haftalardır uykusuz kaldığını da asla tahmin edemezdi.
-
Minik oğlum sadece 5 yaşında. Acaba annesi
hırslı bir insan olduğu için mi ilkokula başlıyor seneye? Oyun zamanından mı
çalıyorum? Ama ilerlemeli... Aynı sınıflar, aynı hedefler bir kere daha, ne
faydası var?
-
Oğlum adına benim yaptığım bir seçim bu. Ya
bir gün gelir de ‘keşke’ dersem? Ya onun adına bir hata yaparsam, yapıyorsam?..
Ya da bir kaç dakika önce kendi kendime yürürken yüzümdeki şapşal
gülümsemeyi görseydi, fark etseydi ne düşünürdü kulüp arkadaşım? Tahmin edemez
herhalde dün akşam yaşanan şöyle bir konuşmayı hatırlayıp, ona gülümsediğimi...
-
Oğuz, Minion hakkında bu kadar çok kuralı
nasıl biliyorsun?
-
Çünkü ben bir çocuğum. Tabi ki Minion ile
ilgili her kuralı bilirim.
(Minion, pek çoğunuzun aşina olduğu ya da olacağı I-pad’de bir
oyun. Son günlerde akşam yemeğinden sonra üçümüz birer tur Minion yarışı
yapıyoruz. Bu arada dün akşam Oğuz’u uyuttuktan sonra da bu yarışa karı-koca devam
ettik... Aklımız nerede? Çocuk uyurken biz de uyumalıyız oysa.)
Hala kafamda listeler ile dolaştığımı söyleyebilirdim
arkadaşıma... Sadece listelerin içeriklerinin biraz değiştiğini...Kettle ve
minik süpürge aylardır bozuk, tamir edilmeli. Kombi bakımı, yazdığım çocuk
kitapları, gelecek yazı konuları, karanlık korkusu, canavarlar, kaygı,
özgüven... Eğlenceli, verimli yaz tatili planları... (Ve bu planların hiçbir
yerinde güneşin altında şezlongta yatmak olmadığını fark eder miydi acaba?)
Arkadaşım hırslı, çalışkan biri idi; bizden iki alt
sınıfta, stajlarda, kariyer seçimlerinde benden fikir alan çok akıllı bir
kızdı. O’nun arkadaşı Ebru da farklı biri idi. O zamanlarda da yazmak hep
vardı... ‘O günlerden bana bir tek yazı kaldı.’ demek geldi içimden arkadaşıma;
sanki yüz yüze gelsek ağzımdan bunlar
dökülüverecekti. Sonra bir baktım ki benzetmişim. Rahatladım. Açıklama yapmak
zorunda kalmadım. Belki o da anneydi ve değişmişti. Belki de değişmemişti. 20
yıl geçer ve insan değişmeden yaşayabilir miydi?..
Minik Oğuz doğunca ne değişti? Her şey + Ben
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder