2 Haziran 2014 Pazartesi

Anne olunca başka biri olur insan... Baby&You Mayıs 2014



Oğuz doğduktan sonra neler değiştiğini yazmışım 2011 yılı Temmuz ve Ağustos sayılarında... Tatiller, çantaların, bavulların içindekiler. İnsan da değişiyormuş meğer; çantaların, bavulların içine konulanlar değişirken, bir çocuk doğarken ve büyürken...

İnsanın ne kadar az uyku ile ne kadar uzun süre dayanabileceğine ilişkin sanki bir sınav başladı. Nasıl bir duyguydu ‘Annneeee...’ diye bağıran bir canavar olmadan uyanmak? Unuttum. Sabahları kolay kolay toparlanamayan bir insan olarak tam ‘Rahat ettik.’ diyorduk ki  4,5 yaşında ‘karanlık, hayalet ve canavar korkusu’ ile sanki yeni doğan uyku düzenine dönüverdik. Dünyanın en tatlı sesi, annesinin yanına gelmesinin verdiği rahatlama ile ‘Hadi sokulalım.’ deyince katlanıyor demek insan.

İki ay öncesine kadar epey bir zayıflamış, hatta tartıda gördüğüm kiloda sabitlendiğim hayaline kapılmıştım. Yaş 35’i geçince insanın vücudu çok hain olmaya başlıyor. Allah beterinden saklasın, ama vücut ufak tefek arızalar yaratıyor, daha çok şarj edilmek istiyor. Hele bir de hamilelik kilolarınızda uzunca bir dönem kaldıysanız, en ufak bir gevşemede ibre hemen o uzun dönem kilosuna doğru tırmanıyor. Tehlike çanları çalınca geçen gün sahilde 8 km yürümüşüz Oğuz’un eski okulundan bir arkadaşımla. Anne olduktan sonra yeni sosyal çevrenizi çocuğunuzun arkadaş çevresinden oluşturuyorsunuz doğal olarak. Ve yine doğal olarak bu yeni arkadaşlar ile daha çok görüşülüyor. Ortak konular bolca olup, çocuklardan konuşa konuşa 8 km. bir çırpıda yürünüyor.  

Bu yeni insanlarla ‘anne’ rolünüzle tanışıyorsunuz ve kaynaşıyorsunuz. Ne siz onları, ne de onlar sizi eski kimliklerinizle tanıyor. Evlendikten sonra insanın nüfus cüzdanı değişiyor; memleketiniz her nedense hiç bilmediğiniz ve belki de hayatınız boyunca hiç gitmeyeceğiniz bir yer oluveriyor.Evlilik de elbette sizi değişik şekillere sokmaya çalışıyor. Evlenince bocalamayan var mı bu yeni şekillerde, normlarda?.. Aksini iddia eden varsa kesinlikle yalan söylüyor. Ama ancak ‘anne’ olunca ‘başka bir insan’ oluyorsunuz. Evlendiğinizde memleketinizi, soyadınızı zorla değiştiren sistem, hayatınızın en büyük değişikliği olduğunda nüfus cüzdanınızda hiç birşeyi değiştirmiyor nedense.  Ama o küçük, ağlayan, pırtlayan, kimi mis, kimi kusmuk ve kaka kokan yeni varlık sizi tamamen, geri dönüşü olmayacak şekilde başka bir insan yapıyor.

8 km’lik parkurun sonunda anne, uzaktan üniversitedeki kulüp arkadaşını görüyor. 20 yıl önce kendisine baktığında görmekten korkacağı, ama şimdi çoğu zaman çok güzel ve anlamlı bulduğu bir hayatı yaşıyor. Ama 20 yıl öncesi ile yüzleşmekten korkuyor. Görseydi beni arkadaşım, kocasının kariyerini desteklemek için Ebru’nun kendi kariyerini bırakıp ordan oraya gittiğini ve sonra ‘bir oğlan anası’ olduğunu, şu anda ilkokula kayıt yaptırmaya gittiğini ve çoook yorgun olduğunu, bunun nedeninin de az önce yürüdüğü 8 km olmadığını tahmin edebilir miydi? Hatta o anda kafasından şu düşüncelerin geçtiğini ve bu düşüncelerle haftalardır uykusuz kaldığını da asla tahmin edemezdi.

-          Minik oğlum sadece 5 yaşında. Acaba annesi hırslı bir insan olduğu için mi ilkokula başlıyor seneye? Oyun zamanından mı çalıyorum? Ama ilerlemeli... Aynı sınıflar, aynı hedefler bir kere daha, ne faydası var?

-          Oğlum adına benim yaptığım bir seçim bu. Ya bir gün gelir de ‘keşke’ dersem? Ya onun adına bir hata yaparsam, yapıyorsam?..

Ya da bir kaç dakika önce kendi kendime yürürken yüzümdeki şapşal gülümsemeyi görseydi, fark etseydi ne düşünürdü kulüp arkadaşım? Tahmin edemez herhalde dün akşam yaşanan şöyle bir konuşmayı hatırlayıp, ona gülümsediğimi...

-          Oğuz, Minion hakkında bu kadar çok kuralı nasıl biliyorsun?

-          Çünkü ben bir çocuğum. Tabi ki Minion ile ilgili her kuralı bilirim.

(Minion, pek çoğunuzun aşina olduğu ya da olacağı I-pad’de bir oyun. Son günlerde akşam yemeğinden sonra üçümüz birer tur Minion yarışı yapıyoruz. Bu arada dün akşam Oğuz’u uyuttuktan sonra da bu yarışa karı-koca devam ettik... Aklımız nerede? Çocuk uyurken biz de uyumalıyız oysa.)

Hala kafamda listeler ile dolaştığımı söyleyebilirdim arkadaşıma... Sadece listelerin içeriklerinin biraz değiştiğini...Kettle ve minik süpürge aylardır bozuk, tamir edilmeli. Kombi bakımı, yazdığım çocuk kitapları, gelecek yazı konuları, karanlık korkusu, canavarlar, kaygı, özgüven... Eğlenceli, verimli yaz tatili planları... (Ve bu planların hiçbir yerinde güneşin altında şezlongta yatmak olmadığını fark eder miydi acaba?)

Arkadaşım hırslı, çalışkan biri idi; bizden iki alt sınıfta, stajlarda, kariyer seçimlerinde benden fikir alan çok akıllı bir kızdı. O’nun arkadaşı Ebru da farklı biri idi. O zamanlarda da yazmak hep vardı... ‘O günlerden bana bir tek yazı kaldı.’ demek geldi içimden arkadaşıma; sanki yüz yüze gelsek  ağzımdan bunlar dökülüverecekti. Sonra bir baktım ki benzetmişim. Rahatladım. Açıklama yapmak zorunda kalmadım. Belki o da anneydi ve değişmişti. Belki de değişmemişti. 20 yıl geçer ve insan değişmeden yaşayabilir miydi?..
 

Minik Oğuz doğunca ne değişti? Her şey + Ben

Hiç yorum yok: