2 Haziran 2014 Pazartesi

4+4’ün getirdikleri... Baby & You Nisan 2014


Bir yıl daha hazırlık sınıfı mı? İlkokul mu?

Bundan yaklaşık üç yıl önce, Oğuz henüz iki yaşındayken okulumuzun 3 yaş sınıfı için ön kayıt yaptırdık. Bu arada her tarafta bir 4+4 tartışması başladı. Bir baktık ki Eylül 2009 doğumlu olan minik oğlum 3 yaşını yeni doldurmuşken, 4 yaş sınıfına gitmek zorunda kalıvermiş. Yeni kanunu uygulamayan okullar oldu, her nasılsa. Turuncu sınıf, mavi sınıf dediler, yaşları araya kaynattılar. Bizim okulumuz, ‘Yeni kanun böyle. Oğuz’u 4 yaş grubuna almak zorundayız.’ dedi. ‘Elle gelen düğün bayram...’ diye bir laf vardır güzel dilimizde... Bu durumdan çok mutlu olmasak da, yas tutmadık. 13 ay büyük çocuklar vardı Oğuz’un sınıfında, bizden birkaç hafta büyükler de...

 
Ertesi yıl sistem (?) yine, yeniden değişiverdi. Arkada herkesin malumu başka hesaplar vardı. İstenilen alındı; 4+4’ün ilk senesinde 5 yaşında ilkokula başlamak zorunda kalan çocuklar, malesef telef oldu. Zira güzide ülkem minikleri için hazırlık yapmayı zaten acendasına almamıştı. Bu eğitim-öğretim yılının başında ise Oğuz’un dönemindeki  çocuklar için esneklik geldi. Bu gruptaki çocuklarda ilkokula başlama kararı ailelere bırakıldı.


Bu konuda iki farklı görüş var:

Çocuk, ne olursa olsun kanuni zorunluluk yaşından önce ilkokula başlamamalı. Sınıfının en küçüğü olacağına, en büyüğü olsun. İlkokul belli bir olgunluk, dikkat seviyesi gerektirir. Pedagoglar, okul yönetimleri genellikle bu görüşü benimsiyor.

Hele bizim okulumuzda hazırlık sınıfında her gün 1,5 saat okuma-yazma çalışması yapılıyor. Hep konuşulan ‘İlkokula başlayan çocuklar, okuyor ve yazıyor olacak.’ (Aslında profile baktığımızda tam da öyle olmadığını görüyoruz.) Diğer küçük çocuklar onların yanında ezilir. Ezilmesin.

Öte yandan... (ki bu benim görüşüm...)
Her çocuğun ihtiyaçları aynı mıdır? Her çocuk aynı seviyede mi gelişir?

Aynı program, aynı deneyler, aynı geziler, aynı konular...
Hazırlık sınıfını tekrar eden çocuklar aynı şeyleri yapmaktan sıkılmaz mı?

‘Ben bebeklerle neden yeniden bu sınıftayım?’ demezler mi? Çünkü bu yaş grubu jargonu böyle; bir alt sınıflara ‘bebek sınıfı’ diyorlar. Zira geçen yıl Oğuz’un sınıfından bir arkadaşı esneklik sağlanınca bu yıl hazırlığa atlamayıp 4 yaşı yeniden okudu. Oğuz, arkadaşının neden bebek sınıfında kaldığını hala sorup duruyor.

Ne yapalım? Seneye ilkokula başlayacak arkadaşları ile bağımızı mı keselim? Çünkü o zaman da biz bebek sınıfında kalmış olmayacak mıyız? İki yıldan beri aynı sınıflarda, aynı bahçede ve doğumgünlerinde beraber değiller miydi?

‘Neden?’ diye sormaz mı Oğuz yatmadan önce, işler ciddiye binince. Bizim tüm duygu paylaşımlarımız yatakta yarım saat kitap okuyup, ‘iyi geceler’ dedikten sonra başlıyor zira. Uyuma vaktini uzattıkça uzatmak için mi bilinmez; okuldaki havadisler, paylaşımlar, kaygılar tam uykuya dalmadan önce dökülüveriyor ortaya.
 

Daha kısa bir zaman önce Büyük Açı’ya gitmek istediğini söyleyen Oğuz, şimdi Küçük Açı’da kalmak istiyor. İçli içli ‘...Çünkü Küçük Açı’mı çooook seviyorum.’ diyor.

Anne malum ‘ilerleme’ yanlısı. Soruyor. ‘... Ama ya arkadaşlarının hepsi Büyük Açı’ya giderse, o zaman hangisini istersin?’

‘O zaman yine Küçük Açı’yı isterim. Ben de orada kalan insanlarla oynarım.’ diyor. Aslında haftada üç kez büyük Açı’ya gidiyor; piyano ve jimnastik dersleri için. Okulun bahçesinde oynuyor, okulun içini dışını biliyor. Güvenlikteki Fenerbahçeli abiler ile ‘En büyük Cimbom...’ muhabbeti  bile yapıyor.

Ama bir yandan da 1. sınıfları gördü. Sınıfta dinazorlar, legolar yok!

‘Ne olur, doğumgünüm gelmesin. Çünkü doğumgünüm geldiğinde yaz tatili bitecek ve okullar açılacak. O zaman beni Büyük Açı’ya gönderme. Çünkü Küçük Açı’mı çoook seviyorum.’ diyor.

Nasıl yorumlamalı? Bilemiyorum... Büyümek de istemiyor. Çünkü büyüyünce öleceğini öğrenmiş. Büyüyünce evden de ayrılmak istemiyor. Büyüyünce arkadaşları ile tatile gitmek de istemiyor. ‘Hep böyle küçük kalmak istiyorum.Çünkü her şey hep aynı kalsın, istiyorum.’ diyor. Kaydettim. 10-15 yıl sonra Allah ömür verirse kanıtım olsun diye...

Arkasında yatan kaygıları iyi anlamak, doğru yorumlamak lazım. Karar verdik mi? Hala iki arada bir derede... Önümüzdeki aylarda  paylaşmak üzere...

 
Minik Oğuz doğunca ne değişti? Her şey + ‘Koca koca adamlar ince hesaplar peşinde; bunun bir çocuğun uyku vaktinde yarattığı stresten bihaber yaşayıp nasıl rahat uyuyorlar?’ diye bir düşüncem oldu.

Hiç yorum yok: