12 Kasım 2008 Çarşamba

Geri Sayım...

3 Haziran 2008

Geri sayım başlayalı çok oldu… Geriye sadece 24 gün kaldı.
Sine sine bir yağmur. Son üç haftadır neredeyse her gün, gündüzleri yağmadıysa her gece yağmur… Polonya’da da ne çok yağardı yağmur; insanın içini kaparcasına, güneşi sanki bir daha hiç çıkamayacak gibi bulutlarının ardına saklarcasına. Varşova’nın ayı gibi Cenevre’nin de yağmuru farklı. Toprağı kabartıp, ağaçları, çimenleri yeşertip, çiçekleri diriltircesine; kat kat, kimi gri, kimi yağmura rağmen bembeyaz pofuduk pofuduk bulutlar arasından güneşi bir güldürüp bir kaçırtırcasına… Cenevre’nin yağmuru, küçük bir çocukla ‘ce’ oynar gibi oynar güneşle…

Şimdi yavaşladı yağmur. Alpler’in üstü bulutlarla kaplanmış. Bir kat beyaz, arada mavi bir boşluk, ardından bir kat gri… Aradan güneş çıktım çıkacağım diye uğraşıyor. Bulutların ve griliğin arasından huzmeleri süzülüyor dağların tepesine, ‘görünmesem de, ben yine de buradayım’ diyen bir parlaklık beyaz, gri bulutlar arasında.

‘Ben buradayım!’… Ben Cenevre’deyim, Chemin des Suzettes’te 15 numaralı evimde. Bahçemde kuş sesleri arasında bu satırları yazarken ben güneşin aksine biliyorum ki ‘ben –şimdilik- buradayım’. Aslında tıpkı ‘şimdilik bu hayatta’ olduğumuz gibi. Ve şimdilik burada olduğumun bilinci ile doya doya yaşamaya, gezmeye çalışıyorum buraları, havasını daha bir derin çekiyorum içime, kuşların şakımalarını daha bir huzurla dinliyorum, bahçeye daha bir sık çıkıyorum, daha bir az şikayet ediyorum pahalılıktan… Hatta az önce posta kutusundan çıkan ’28 Haziran tarihli Swisscom (bizim bildiğimiz PTT) ile sözleşmenizi bitirme talebinizi aldık. Yıllık anlaşmadan önce sözleşmeyi bitirmek istediğiniz için kalan abonelik bedelleri en son faturanıza yansıtılacaktır. Lütfen bu fatura için geçerli olacak adresinizi bize bildirin ki taşındıktan sonra bile artık kullanmadığınız hizmetlerin faturasını göndermek için sizi takip edebilelim’ konulu mektuba bile sinirlenmiyorum. Şimdilik buradayım ve geri sayım çok hızlı diye ‘gelir gelmez İsviçreliler’in bizi soyup soğana çevirmesi yetmemiş gibi bir de giderayak soyulup soğana çevrilmeye nedense kızmıyorum. Aslında neden kızmadığımı biliyorum: Çünkü şimdilik yaşadığım bu yerde çok az vaktimin kaldığını bilerek her anımı mutlu geçirmek istiyorum. Oysa bu eve ilk taşındığımız günü hatırlıyorum. 1 Mayıs 2006! 1 Nisan 2006’da evi kiralamış, boş bir eve eşek yükü ile bir ay kira ödemiştik. (daha doğrusu şirket ödemişti.) 1 Nisan 2006 tarihinden 1 Mayıs 2006 tarihine kadar rüya gibi hatırladığım yemyeşil, sümbüllerin, papatyaların, kır çiçeklerinin, üstünde yüzlerce çiçek manolya ağacının süslediği bahçe, bir ay içinde -sevgili ev sahibimiz nasıl olsa evi kiraladım diyip hiç uğramadığı için- diz boyunda uzamış susuzluktan samana dönmüş çimler ve ısırgan otları ile dolmuştu. Eşyalarımız henüz eve girmemişti ama posta kutumuz ağzına kadar fatura ile dolmuş bugün yıllık abonelik bitmeden sözleşmeyi fes ettiğimiz için bize ekstra maliyet çıkartacağını dünyanın en kibar dili ile anlatan Swisscom telefonumuzu açmış, açma parasını ödemediğimiz için 1 ay içinde kapamış ve kapama parası ve faizleri işletip 1 Mayıs 2006’da posta kutumuza göndermişti. 2 yıl önce küfürler yağdırdığım Swisscom’a bugün nedense küfür etmedim. Dedim ya şimdilik burada olmamın dayanılmaz farkındalığı ile hayattan aldığım tadı bozmaya değer bulmadım. Bozsam bile bir şey değişmediğini örnekleri ile fazlası ile yaşayıp öğrenmiştim.

Meğerse ne güzel bir şeymiş ‘hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmeyeceği farkındalığı ile hayatı yaşamak. Ne hafif, ne huzurlu bir şeymiş. Cenevre’den taşınmaya 24 gün kala 33 yaşıma bastığımın 3. gününde Cenevre bana işte bunu öğretmiş…


Ebru Verimli Yüksel

Hiç yorum yok: