Özgüven
konusuna iki yıl önce uzun uzun deyinmiştik. Konu bu kadar önemli ve tanımı bu
kadar karışık olunca anneler için kısa bir değerlendirme hazırladık.
Her bir
maddeye, gönül rahatlığı ile bir tık koyabiliyor muyuz?.. Test, sınav
kelimeleri çoğu zaman ürkütücü ve pek de sevimli değil, o yüzden adına
‘değerlendirme’ dedik .Pedagoglara neden gideriz? Amerika’yı yeniden keşfetmek için değil aslında, sadece silkinmek için. Bu ayki yazıda biraz terleyelim
biraz silkinelim, daha keyifli yazılarda önümüzdeki aylarda buluşalım
istedik...
§
Olumlu bir
ev yaşamımız var mı? Ev yaşamında çocuğumuzun sınırlarını tanımladık mı?
Sınırlar bugünden yarına, meşguliyetimize ya da ruh halimize göre değişiyor mu?
Örneğin
bugün i-pad, TV yasak ya da sadece 1 saat, başka bir gün 5 saat ya da
bütün gün oluyor mu?
§
Çocuğumuzdan
beklentilerimiz onun yetenekleri ve kapasitesine uygun mu? Yoksa
çocuğumuz
okulun bir türlü keşfedilmemiş dahisi mi?
§
Çocuğumuzun
yetersizlikleri bizde gerginlik yaratıyor mu? Geri bildirim vermeyi hepimiz
pek
bir seviyoruz da, çocuğumuza genelde yetersizliklerinden mi bahsediyoruz, yoksa
başarılarılarından mı, başarıya götüren yollardan mı?
§
Başarıyla
sonuçlanmasa da çabasını takdir edebiliyor muyuz? Başarılar, birincilikler, takdir, şampiyonluklar unutulur gider belki bir gün; ama çaba sarfetmeyi
öğrenmek ömür boyu kalır. Ya çaba ile, alın teri ile gösterilen gelişim, ilerleme?.. Takdir edilmesi gereken süreç ve gelişimdir.
Ya bir sonraki adım için yüreklendirme?... Mücadeleci bir çocuk yetiştirmek,
yetiştirirken de o küçücük yüreği yıpratmamak ne zor bir dengedir aslında!
§
Çocuğumuz
için yaptığımız işlerin listesini bir çıkartsak, nasıl da uzar gider o liste...
O listenin bu kadar uzun olması bizim ne kadar fedakar bir anne olduğumuzdan
çok, çocuğumuza ne kadar az sorumluluk veren bir anne olduğumuzu gösterir. O
listenin uzunluğu çocuğumuzun gelişimi önünde uzayıp giden engellerdir aslında.
Her Türk annesi bu konuda aldanmıştır defalarca ve aldanacaktır da. Uzak uzak
diyarlarda, onlarca farklı memleketten çocuklarla Türk çocuklarını
kıyasladığımda, bence Türk çocuğunun onlardan geri kalan tek yanı çantasını hazırlayan,
her gün dört dolanıp okulda unutulanları toplayan, yatağını yapan, legolarını,
kitaplarını yerleştiren bir Türk annesi olmasıdır.
§
Annem hep
der ki... ‘Ayağınıza taş dolaşmasın, emekleriniz zayi olmasın...’ Ayağımıza taş
dolaşır, tökezleriz, düşeriz, ağlarız, kimi zaman içimize atarız. O taşlar hep
olacak, o güzel ayaklara takılacak, o güzel yürekler üzülecek, gözlerden yaşlar
akacak ve malesef bazı emekler boşa gitmiş (gitmiş gibi) olacak. O taşları
yoldan kaldıramayız, yollardan birini temizlesek bir diğer engel çıkacak
çocuklarımızın önünde. Sırf bu hafta çocuğumuz adına hangi sorunları çözmeye
kalktık, çözdüğümüzü sandık? Hangilerinde onun çözüm bulmasına yardımcı olduk,
alternatif çözümler üzerinde düşünmesi için yol gösterdik? Kaç akşam yemeğini
zorla ağzına yemek tıkıştırma, son lokma kavgaları yerine karşılıklı ailecek
günümüzü paylaştığımız bir zaman dilimi olarak geçirdik?
§
Başladığı
işi bitirmesi konusunda motive etmeli, destek olmalı ve örnek oluşturmalı. Biz
başladığı işi bitirmeyen bir anne-baba isek, armudun çok da uzağa düşmesini
beklemek hayalperestlik olur. Bizim başladığımız işleri bitirmemek konusunda
inanarak savunduğumuz nedenlerimiz varken, onların nedenleri olmayacağını
düşünmek naiflik olur. Öte yandan biz çok planlı, sonuç odaklı insanlarsak ve
çocuğumuz başladığı işi bitirmek konusunda sıkıntı çekiyorsa; bu noktada çocuklarımız
için yaptığımız işler listesine geri dönüp kısaltmaya başlamanın zamanı geldi
de geçiyor demektir. Çocuklarımız kendi kendine yetebildiğini hissetmeli. Evde
düzenli olarak belli konularda sorumluluk almalı. Daha da önemlisi aldığı
sorumlulukları yerine getirip getirmediğini takip etmeliyiz. Yoksa başladığı
işi bitirmediği başka bir alan daha yaratmış olmaz mıyız?
§
Konuşmaya
başladığında onu sonuna kadar dinlemek, onun kendini anlatmak konusundaki
motivasyonunu artıracaktır, kendisini ifade etmesini öğrenecektir. Eğer çocuk
ailesi içinde sesini duyuramıyorsa, malesef okulda sesini yıpratıcı yollardan
duyurma yoluna sapabilir. Kendisine ve başkalarına zarar verebilir. Hatta zorba
rolünü üstlenebilir. Bizim kültürümüzde zorbalık ve özgüven pek sık
karıştırılır. Bu nokta geldiğinde acaba biz ‘çocuğum hareketli, akıllı, güvenli
çocuk, sınırlandırılmayı sevmiyor...’ gibi aldanışlara düşen bir anne-baba mıyız?
Yoksa alarm zillerinin çaldığını duyuyor muyuz?
§ Çocuğumuz haklı olduğunda haklılığını
vurgulamalıyız, haksız olduğunda hatalarını ve nasıl düzeltebileceğini
konuşmalıyız. Adalet duygusu çocukların sonradan kazanacağını umduğumuz bir
duygu olmamalı, otomatik olarak gelişeceği aldanışına kapılmamalıyız. Peki bizim
adalet duygumuz var mı? Yoksa her şey bizim
çocuğumuzun mu hakkı?..
§
Biz
çocuğumuza karşı hata yaptığımızda ondan özür dileyemiyorsak, biz başkalarından
özür dilemeyen insanlarsak, çocuğumuzdan özür dileyebilmesini nasıl bekleriz?
Biz çocuklarımızın özür dileyebilen insanlar olmasını istiyor muyuz gerçekten,
ama gerçekten?.. Yoksa ne yaparlarsa yapsınlar, dimdik yürüyen birer minik efe
mi olmaları hoşumuza gidiyor?..
Özgüvenli çocuk tanımımız bu mu?..
§
Çocuğumuza kendi
kararlarını verebilmesi, seçimler yapabilmesi için fırsatlar yaratıyor muyuz?
Sorumluluk sahibi olmasını bekliyoruz çocuklarımızdan; ama seçim hakkı olmadan
sorumluluk duygusu yeşermez. Seçim hakkı olmayan çocuklar kendini değerli
hissetmez. Kendini değerli hissetmeyen çocuk başkasına değer vermez ve sesini
başka şekillerde duyurmaya çalışır. Ve bu şekiller çoğu zaman sağlıklı olmaz.
§
Çocuğumuzun
hayatında spor, müzik ve sanat dallarından biri var mı? Spor enerjinin sağlıklı
bir şekilde harcanmasını sağlar, disiplin sağlar. Müzik, sanat güzelliklerden
zevk almayı öğretir, kendini ifade imkanı sağlar, çocuğun ruhunu dinlendirir. Yeter
ki seçilen alanda harcanan emek daldan
dala konma şeklinden ziyan edilmesin. ‘Piyanoya heves sardı, en yakın arkadaşı
da çalıyordu, biraz denedi, sıkıldı, ara verdik. İleride isterse yine devam
eder.’ Benim etrafımda en sık duyduğum cümle bu malesef . Bu bizi ‘başladığı
işi bitirme, devam ettirme, çaba sarfetmeyi öğrenme...’ maddelerine geri
götürmüyor mu sizce?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder