Oğuz geçen
yıldan beri 3. sınıfta gideceği ilk yatılı okul gezisini bekliyor... Kamp yeri Ras
Al Khaima, Birleşik Arap Emirlikleri’ni oluşturan 7 Emirlik’ten biri.
Ecoventure adlı bir kampın tesisinde kalacaklar. Kamp deyince tabi ki Oğuz’un aklına
hemen gece kamp ateşi ve marshmallow geliyor...
Bir Türk anne oğlunu geziye göndermiyor; sıcacık rahat yatağı
varken ne işi var kampta, marshmallow markette de satılıyor diyerek. Oğuz ise
ağırlığını koyuyor: ‘Ne olursa olsun gidicem!’
Hazırlık...
Okuldan gönderilen hazırlık listesi tabi ki ‘eksiği yok, fazlası
var’ mantığı ile hazırlanır.
Dubai Mall’da (dünyanın en büyük alışveriş merkezi) kilometrelerce
yürüyüp özel istek listesindeki Star Wars pijamalarına kadar her şey
hazırlanır. Tüm eşyalar kabin boyu bir valize Oğuz ile beraber yerleştirilir ki
annenin yokluğunda kolayca aradığını bulsun. Bu arada annenin binbir titizlikle
hazırlamış olduğu "özel soğutmalı çantada acil durum mini eczane kiti"
ve içine yazdığı acil durum talimatnamesi baba tarafından fark edilir edilmez
iptal edilir.
Kamp aktiviteleri...
Yolda mangrove denilen bir yerde duracaklar. Sözlük tanımı
tropikal kuşakta kıyı ve bataklıklarda yetişen bitki cinsi. Sözün özü; çamur,
balçık, göl, su yılanları, yengeçler ve bilumum haşaratlar... Buranın içine
yarı belinize kadar girip, elinizde kelebek yakalamak için kullanılan netler
benzeri malzemelerle yengeç vs... gibi annenin tüylerini ürperten Oğuz'un
bayılacağı her türlü yaratığı yakalamaya çalışıyorsunuz.
Kampın sunumlarında bile gördüğünde annenin yutkunmasına neden
olan 7 m’lik tırmanma duvarına tırmanış. Öncesinde deneyim olsun diye anne
Oğuz'u daha normal sayılabilecek ölçülerde bir tırmanma aktivitesine götürür.
Oğuz yarısında korkup inmek ister. Anne kampa giderken ‘İstemediğin, korktuğun
hiç bir aktiviteye katılmak zorunda değilsin!’ diye oğlunu rahatlatır kendince.
Dubai’de aktivitelerin akıl sınırını zorlayabildiğini çoktan öğrenmiştir zira.
Dubai'de her şey rekabete dayalıdır, kamp aktiviteleri bile.
Takımlar halinde yarışılan ve zaman limiti konulan bu tırmanış mücadelesinde
Oğuz en tepeye kadar tırmanmış ve rakibini geçmiştir. Yeter ki Oğuz’un önüne
hedef konsun ve yanında korkulu gözlerle onu izleyen annesi olmasın.
Çöl hayvanlarını tanıma, inceleme, elinde tutup sevme aktivitesine
kaplumbağa ve tortuaz arasındaki farkın renkleri olduğunu öğrenmiş olduk. (Mesela
babaannem için ikisi de ‘tosbağa’dır.)
Oğuz’dan yorum: ‘ Yılanların gerçekten de soğukkanlı hayvanlar
olduğunu öğrendim; çünkü öptüm ya çoook soğuktu ve de kaygan."
"Oğluuum, neden öpüyorsun yılanı, bakmak, tutmak yetmedi
mi?.."
"Ama çok tatlıydı..." Eminim öyleydi!
Kampın son aktivitesi, iskelede gruplara ayrılıp kendilerine
verilen varilleri halatlarla birbirine bağlayıp sal yapmak ve sal üzerinde Survivor
tarzı yarışmalara katılmak. Allah’yan bunun için mayosunu ve sörf
ayakkabılarını giymeyi akıl etmiş.
Oğuz sağ salim eve döner...
Otobüsten indiğinde kampa giderken giydiği t-shirtü hala
üzerindedir. (ki mangrova da aynı t-shirt ile girmiş, yurt odalarına gidince
banyo yapmış, çantasındaki mis gibi üç kilottan birini giymek yerine yine aynı
çamurlu, göl suyunda kokuşmuş kilodu, aynı çamurlu şortu ve t-shitü giymiş. İki
yedek spor ayakkabısından birini giymek yerine, kalıp gibi çamura batmış, kendi
deyimi ile maceralı ayakkabılarını akşam yemeğine ve kamp ateşi partisine de
giymeyi tercih etmiş.
"Oğluuuum, ıslak ıslak yol boyunca nasıl durdun ve neden
banyodan sonra ısrarla istediğin Messi formasını giymedin akşam için?"
Cevap: "Kurur diye düşündüm ve de haklıymışım zaten, hepsi üstümde
kurudu. Messi formamı da bulamadım."
"Oğluuum, nasıl bulamazsın? Beraber koyduk ya valizinin
içinde!"
Cevap: "Heee, çünkü bakmadııııım."
Valiz boşaltılırken katı bile bozulmamış pijamalara bakılır,
"Oğluuuum, sen gece pijama giymeden mi yattın?..."
Hiç ellenmeden gelen valizin içindeki her şey tabi ki yeniden
yıkanır; çünkü üzerine gölde giyilen çamurlu ayakkabılar konulmuştur.
Otobüsten iniş muhteşemdi... Ayakta hala sörf ayakkabıları, üstünde
mayosu, üst üste giyilmiş üç t-shirt, kampa gittiği t-shirt, üstünde kamptan
hediye ettikleri Ecoventure t-shirtü, onun da üstünde sırt çantasında en
sonunda gördüğü Messi t-shirtü... "Oğlum, üşüdün mü otobüste?"
"Hayır, sadece canım istedi..." Yani alttakileri
çıkartıp çantasına tepmeye üşendi...
Eve gelince uzun uzun bir köpük banyosu yapıldı. Ayaklar yüzülmüş,
yara olmuş... Anneannemiz duymasın, ayakları bir haftada iyileşti. Çamaşırlar
kaynar programda yıkandı. O akşam hiç durmadan heyecanla kamp maceralarını
anlattı durdu... Sanırım anılarında da bütün ömür boyunca kalacaktır.
Huzur, coşku, umut, çocuklarımızdan eksik olmasın... Herkese mutlu
yıllar!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder