17 Nisan 2017 Pazartesi

Oğuz kampta... Oguz is at camp...


Oğuz geçen yıldan beri 3. sınıfta gideceği ilk yatılı okul gezisini bekliyor... Kamp yeri Ras Al Khaima, Birleşik Arap Emirlikleri’ni oluşturan 7 Emirlik’ten biri. Ecoventure adlı bir kampın tesisinde kalacaklar. Kamp deyince tabi ki Oğuz’un aklına hemen gece kamp ateşi ve marshmallow geliyor...

Bir Türk anne oğlunu geziye göndermiyor; sıcacık rahat yatağı varken ne işi var kampta, marshmallow markette de satılıyor diyerek. Oğuz ise ağırlığını koyuyor: ‘Ne olursa olsun gidicem!’

Hazırlık...
Okuldan gönderilen hazırlık listesi tabi ki ‘eksiği yok, fazlası var’ mantığı ile hazırlanır.

Dubai Mall’da (dünyanın en büyük alışveriş merkezi) kilometrelerce yürüyüp özel istek listesindeki Star Wars pijamalarına kadar her şey hazırlanır. Tüm eşyalar kabin boyu bir valize Oğuz ile beraber yerleştirilir ki annenin yokluğunda kolayca aradığını bulsun. Bu arada annenin binbir titizlikle hazırlamış olduğu "özel soğutmalı çantada acil durum mini eczane kiti" ve içine yazdığı acil durum talimatnamesi baba tarafından fark edilir edilmez iptal edilir.

Kamp aktiviteleri...
Yolda mangrove denilen bir yerde duracaklar. Sözlük tanımı tropikal kuşakta kıyı ve bataklıklarda yetişen bitki cinsi. Sözün özü; çamur, balçık, göl, su yılanları, yengeçler ve bilumum haşaratlar... Buranın içine yarı belinize kadar girip, elinizde kelebek yakalamak için kullanılan netler benzeri malzemelerle yengeç vs... gibi annenin tüylerini ürperten Oğuz'un bayılacağı her türlü yaratığı yakalamaya çalışıyorsunuz.

Kampın sunumlarında bile gördüğünde annenin yutkunmasına neden olan 7 m’lik tırmanma duvarına tırmanış. Öncesinde deneyim olsun diye anne Oğuz'u daha normal sayılabilecek ölçülerde bir tırmanma aktivitesine götürür. Oğuz yarısında korkup inmek ister. Anne kampa giderken ‘İstemediğin, korktuğun hiç bir aktiviteye katılmak zorunda değilsin!’ diye oğlunu rahatlatır kendince. Dubai’de aktivitelerin akıl sınırını zorlayabildiğini çoktan öğrenmiştir zira.

Dubai'de her şey rekabete dayalıdır, kamp aktiviteleri bile. Takımlar halinde yarışılan ve zaman limiti konulan bu tırmanış mücadelesinde Oğuz en tepeye kadar tırmanmış ve rakibini geçmiştir. Yeter ki Oğuz’un önüne hedef konsun ve yanında korkulu gözlerle onu izleyen annesi olmasın.

Çöl hayvanlarını tanıma, inceleme, elinde tutup sevme aktivitesine kaplumbağa ve tortuaz arasındaki farkın renkleri olduğunu öğrenmiş olduk. (Mesela babaannem için ikisi de ‘tosbağa’dır.)

Oğuz’dan yorum: ‘ Yılanların gerçekten de soğukkanlı hayvanlar olduğunu öğrendim; çünkü öptüm ya çoook soğuktu ve de kaygan."
"Oğluuum, neden öpüyorsun yılanı, bakmak, tutmak yetmedi mi?.."
"Ama çok tatlıydı..." Eminim öyleydi!

Kampın son aktivitesi, iskelede gruplara ayrılıp kendilerine verilen varilleri halatlarla birbirine bağlayıp sal yapmak ve sal üzerinde Survivor tarzı yarışmalara katılmak. Allah’yan bunun için mayosunu ve sörf ayakkabılarını giymeyi akıl etmiş.

Oğuz sağ salim eve döner...
Otobüsten indiğinde kampa giderken giydiği t-shirtü hala üzerindedir. (ki mangrova da aynı t-shirt ile girmiş, yurt odalarına gidince banyo yapmış, çantasındaki mis gibi üç kilottan birini giymek yerine yine aynı çamurlu, göl suyunda kokuşmuş kilodu, aynı çamurlu şortu ve t-shitü giymiş. İki yedek spor ayakkabısından birini giymek yerine, kalıp gibi çamura batmış, kendi deyimi ile maceralı ayakkabılarını akşam yemeğine ve kamp ateşi partisine de giymeyi tercih etmiş.

"Oğluuuum, ıslak ıslak yol boyunca nasıl durdun ve neden banyodan sonra ısrarla istediğin Messi formasını giymedin akşam için?"
Cevap: "Kurur diye düşündüm ve de haklıymışım zaten, hepsi üstümde kurudu. Messi formamı da bulamadım."
"Oğluuum, nasıl bulamazsın? Beraber koyduk ya valizinin içinde!"
Cevap: "Heee, çünkü bakmadııııım."
Valiz boşaltılırken katı bile bozulmamış pijamalara bakılır, "Oğluuuum, sen gece pijama giymeden mi yattın?..."

Hiç ellenmeden gelen valizin içindeki her şey tabi ki yeniden yıkanır; çünkü üzerine gölde giyilen çamurlu ayakkabılar konulmuştur.

Otobüsten iniş muhteşemdi... Ayakta hala sörf ayakkabıları, üstünde mayosu, üst üste giyilmiş üç t-shirt, kampa gittiği t-shirt, üstünde kamptan hediye ettikleri Ecoventure t-shirtü, onun da üstünde sırt çantasında en sonunda gördüğü Messi t-shirtü... "Oğlum, üşüdün mü otobüste?"

"Hayır, sadece canım istedi..." Yani alttakileri çıkartıp çantasına tepmeye üşendi...
Eve gelince uzun uzun bir köpük banyosu yapıldı. Ayaklar yüzülmüş, yara olmuş... Anneannemiz duymasın, ayakları bir haftada iyileşti. Çamaşırlar kaynar programda yıkandı. O akşam hiç durmadan heyecanla kamp maceralarını anlattı durdu... Sanırım anılarında da bütün ömür boyunca kalacaktır.

Huzur, coşku, umut, çocuklarımızdan eksik olmasın... Herkese mutlu yıllar!...

Hiç yorum yok: